Türkiye Varlık Fonu Neler Getirecek?

Son dönemde sessizce hayatımıza giren, ancak bir anda hızla herkesin bildiği bir olguya dönüşen Türkiye Varlık Fonu, önümüzdeki 1-2 yıl boyunca Türkiye’nin ekonomik ve makroekonomik hayatının en etkili faktörü olacak.

Türkiye Varlık FonuBundan da öte, ekonomik hayatı olumlu değil olumsuz etkileyecek bir faktör olacağı kesin.

Çünkü bu fon şeffaf değil, denetlenebilir değil, tüm vergilerden muaf, SPK ve İhale Kanunu’ndan, hatta devletin personel kanunlarından ve mevzuatından muaf tam bir “Gizli Örtülü Hazine” haline gelmiş olacak. Bakmayın, yetkililerin 3 aşamalı bir denetim mekanizması olduğunu söylediklerine.

Çünkü TVF, Türkiye’ye yeni varlık yaratacak bir fon olmayıp, tam tersi zaten mevcut olan varlıkların devredilmesiyle önemli ve kontrolsüz bir güç olmaya başladı bile.

Size, artık herkesin bildiği şeylerden bahsetmeyeceğim. Kendi öngörülerimle, neler yapılma ihtimalinin olacağını, nelerle karşılaşabileceğimizi, TVF’nin bizlere ne tür sürprizler sunabileceğini 3 madde ile aktaracağım.

Hazine artık kredi alamıyor mu? Kefaleti yeterli olmuyor mu?

Bu fona, ülkemizin değerli ve karlı varlıklarının devredilmesi, akla ilk olarak bu fonun bu varlıkların teminat verilip dış kaynak bulunarak ekonomiyi az da olsa rahatlatmak istenmesi geliyor.

Peki ama Türkiye’nin Hazine’si, zaten yurtdışı piyasalardaki önemli finansal kurumlara yetki vererek kaynak ihtiyacını karşılayabiliyor, 20-25 yıl vadeli tahvil ihracı yapabiliyordu.

Hatta 2012 yılı sonunda Hazine, 2013 yılı dış finansman programının ön finansmanı amacıyla dolar cinsinden Ocak 2041 (28 yıl) vadeli tahvil için Merrill Lynch, HSBC ve RBS’e yetki vermişti.

Ancak Ocak 2017’ye gelindiğinde Hazine, ancak 2027 (10 yıl) vadeli tahvil ihracına çıkabildi.

Anlaşılan, 15 Temmuz darbe girişimi, makroekonomik verilerdeki olumsuzluklar ve üstüne kredi notu ve görünümü düşüşleriyle beraber Hazine, yabancı kaynak bulmak için vadeleri kısaltmak zorunda kalmış görünüyor. Ve yine endişe odur ki yakın zamanda tahvil ihraç edebilmek için ülke olarak teminat vermemiz gerekecek.

İşte bu aşamada da TVF’ye devredilen varlıkların, fonların teminat olarak verilmesi, kabaca ‘rehnedilmesi’ gündeme gelecek.

Çoğu İşlemde Yeni Kesinti, Yeni Maliyet: TVF kesintisi

Şimdilik pek dillendirilmeyen ve şahıs ve şirketler olarak hepimizin cebini etkileyecek bir konu aklıma geliyor: TVF Kesintisi

Bu kesinti yakın zamanda gerçekleşirse, benim öngörüm de gerçekleşmiş olacak.

Nedir TVF Kesintisi?

Türkiye’de değişik amaçlara yönelik değişik vergi ve fonlar mevcut. Bu vergi ve fonlar da mutlak ve mutlak şahıslardan, firmalardan kesilerek oluşturuluyor, büyütülüyor.

Örneğin, şahıslardan kesilen ve devletin de katkı verdiği, BES (Bireysel Emeklilik) Fonları, işverenden ve dolayısıyla çalışandan kesilen ve İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan işsizlik kesintileri mevcut.

1988’de finansal hayata giren, kullanılan çoğu krediden bir zamanlar yoğun olarak kesilen, ancak günümüzde bazı muafiyetler uygulanması sonucu sadece belli işlemler için kesilir hale gelen Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’nu (KKDF) da unutmamak gerekir. KKDF, günümüzde mal mukabili veya vadeli akreditifli ithalatta ve diğer bazı işlemlerde kesilmekte.

Dolayısıyla oluşturulan bir fonun işlerlik kazanması, büyümesi için bir çok kaynaktan fon akışı sağlanması gerekir.

İşte bu örnekler düşünüldüğünde, yeni kurulan TVF’ye kaynak sağlanması, mevcut kaynakların buraya aktarılmasının yanı sıra yeni kaynak bulunması için yeni kesintiler yaratılması da söz konusu olabilecektir.

TVF’nin yetkileri arasında, yeni alt fonlar oluşturma yetkisi de bulunduğundan, Bankacılığı Güçlendirme Fonu gibi bir fon için bankacılık işlemlerinden, Altyapı Destekleme Fonu gibi bir fon için su, doğalgaz ve elektrik faturalarımızdan, Tarım Ürünlerinin Üretimini Destekleme Fonu gibi bir fon için tarım ürünlerinden, Gayrimenkul Deprem Destekleme Fonu gibi bir fon için tapu alım-satım işlemlerinden vb. çeşitli adlar altında yeni kesintiler yapılmaması için önlerinde hiç bir yasal engel bulunmamakta. İstedikleri kadar adla istedikleri kadar alt fon yaratarak istedikleri kesintiyi vatandaştan ve firmalardan yapma imkanları mevcut.

Yani fon demek kesinti demek; kesinti demek maliyet demek… Vergi gibi adı sevimsiz gelen bir kesinti yerine fon kesintisi denmesi de hayli şirin görünmekte!

Hemen moraliniz bozulmasın… Bizim gibi yeni kaynak yaratamayan, bütçe açığı veren, cari açık veren bir ülkede varlık fonu kurulur ve bu fonun ekonomiye kaynak yaratacağı iddia edilirse başka da bir ihtimal gelmiyor aklıma…

TVF’ye Yeni Kaynaklar

TVF’ye aktarılan varlıkların (kurumlar, şirketler ve araziler) dışında Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan 3 milyar TL de 3 ay süreyle bu fonun kullanımı için aktarıldı.

Bu sürenin 3 ayla sınırlı kalmayacağını öngörmek için medyum olmaya gerek yok!

Peki Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na yapılan uygulama diğer fonlara, özellikle de BES birikimlerine ve İşsizlik Sigortası Fonu’na yapılamaz mı?

Peki ya Temmuz 2017’de yeni kesintilerle oluşturulacak Esnaf Ahilik Sandığı’na ne dersiniz?

Mart 2002’den beri kesinti yapılan İşsizlik Sigortası Fonu’nda Aralık 2016’ya kadar 103 milyar TL biriktiği ve bunun sadece 14 milyar TL’sinin işsiz kalanlara ödendiği düşünüldüğünde; Bireysel Emeklilik Sistemi’nde ise devlet katkısı hariç 55 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaşıldığı düşünüldüğünde, iştah kabartan bir büyüklük olduğu açık.

Sonuç olarak Türkiye Varlık Fonu, maalesef kurulma mantığına aykırı olarak varlık yokken kurulduğundan, varlık kazanmak için bu tür yollar uygulanabilecek, bu da bizlere ilave maliyetler ve birikimlerimizin sorgusuz sualsiz kullanılması gibi riskler yaratacak durumda.

Hakkı Açıkbaş
Kurumsal Finans Danışmanı
12.02.2017