Döviz Pozisyonu ve Döviz Pozisyonu Açığı

Türk Lirası’nın başta Amerikan Doları ve Euro karşısında ciddi değer kayıpları yaşadığı bu dönemde, iş dünyası için fazlasıyla risk yaratan “döviz pozisyonu açığı” önem kazanmıştır. Dolayısıyla döviz pozisyonu açığı, iyi yönetilmesi gereken konulardan birisidir.

döviz“Döviz pozisyonu”nun anlamı, döviz bazında varlıklara sahip olmak veya döviz yükümlülükleri taşımak demektir.

Buradaki varlıklar; döviz kasası, bankadaki döviz mevduatı ve dövizli tüm alacaklardır. Döviz bazında varlıklara stokları dahil etmek, stokların kısa zamanda döviz bazında elden çıkarılmasına bağlıdır.

Bu tanımda bahsedilen döviz yükümlülükleri ise sadece bankalardan kullanılan döviz kredilerini değil, döviz bazında olan tüm ticari borçları da kapsadığı unutulmamalıdır.

Yani bir firma, piyasaya döviz bazında borçlandıysa, bankalardan döviz kredisi veya dövize endeksli kredi aldıysa, “döviz yükümlülüğü” vardır. Aynı şekilde döviz kasası, döviz bazında mevduatı veya alacağı varsa “döviz varlığı” var demektir. Bir firmanın döviz yükümlülüğü veya döviz varlığı mevcutsa “Döviz pozisyonu” taşıyor demektir.

Bu firmanın döviz varlığı, döviz yükümlülüğünü karşılamıyorsa “döviz pozisyonu açığı” oluşmuş demektir. Sadece döviz yükümlülüğü varsa zaten otomatik olarak döviz pozisyonu açığından bahsedilecektir.

İktisatın birincil kurallarından birisi, gelir hangi para birimindense, o para biriminden borçlanmaktır.

Firmalar, döviz pozisyon açığına girebilirler. Bunu farkında olarak veya olmadan yapabilirler. İlk akla gelen sebep, dövizin stabil olduğu dönemlerde ortaya çıkar. O da, dövizin artmaması ve döviz faiz oranlarının TL’ye göre neredeyse 3’te 1’i kadar olmasıdır. TL faiz oranına göre çok düşük bu faiz oranı, firma yöneticilerini maalesef iştahlandırır.

Firmaların döviz yükümlülüğüne girmeleri, yönetimsel ve stratejik bir karardır. Ancak belli şartların olması gerekir. Bu şartlar oluşmadan girilen döviz yükümlülükleri ciddi risk taşır ve hatta kumardır.

Bu şartların başında firmanın döviz varlığının olup olmadığı gelmektedir. Diğer şart ise, döviz yükümlülüğüne gireceğiniz tutarın karşılığının yine aynı döviz cinsinden varlıklarla karşılanıp karşılanmadığıdır. Yani döviz varlığı USD iken Euro yükümlülüğe girmek de risk taşır.

Döviz pozisyonu açığına girmek de yine belli şartlar dahilinde olmalıdır. En önemli şart, firmanın girdiği döviz pozisyonu açığını kaldırabilip kaldıramayacağıdır. Ne kadar döviz pozisyonu açığını taşıyabileceklerini ise karlılıkları belirleyecektir. Karlılığı yüksek olan bir firma daha çok döviz pozisyonu açığını taşıyabilecekken, az karlı firmalar hiç döviz pozisyonu açığı taşımamalıdır.

Örneğin; 3 milyon dolar döviz varlığı olan bir firma, maksimum 3 milyon dolarlık döviz yükümlülüğüne girmelidir. Bu şekilde döviz pozisyonu açığına girmemiş olacaktır. Artan döviz kuru, döviz borçlarını artırsa da döviz varlığı da artacağından bu 2 kalem birbirini kompanse edebilecek seviyede olur. Eğer bu firma, 4 milyon dolarlık döviz yükümlülüğüne girerse 1 milyon dolarlık döviz pozisyonu açığı var demektir. İşte bu noktada firma karlılığının, mevcut olan döviz pozisyonu açığındaki kur artış riskini karşılayacak düzeyde yüksek olmasına göre bu risk taşınmalı veya taşınmamalıdır.

Döviz yükümlülüğüne girilmesi halinde karşılaşılabilecek bir diğer risk ise şudur:

Firma, döviz varlığı kadar döviz yükümlülüğüne girdi ve fakat kurlarda ciddi bir artış yaşandı. Döviz pozisyonu açığı olmadığı için döviz varlığı, döviz yükümlülüğü kadar arttı. Buraya kadar her şey normaldir. Ancak bu firma, döviz yükümlülüklerini her şartta ödemek durumda olmasına rağmen, kurlardaki artış sebebiyle sıkıntıya düşen bir başka firmadan döviz alacağını alamama riskiyle karşı karşıyadır.

Ticari alacakların tahsili her zaman için %100 garanti değildir. Ama, kurlardaki beklenmeyen ve ciddi artışlar, daha fazla risk taşımaya yol açacaktır.

Bu durumda yine firmanın net kar gücü devreye girse de kabul edilmesi gereken prensip, döviz varlığının %80-%85’i kadar döviz yükümlülüğüne girilmesi olmalıdır. Böylece firmalar, beklenmeyen riskler karşısında daha dayanıklı olacaktır.

Hakkı Açıkbaş
Kurumsal Finans Danışmanı
03.11.2016